Kapitalizmin yaygınlaşmasıyla birlikte tabiat tahakküm altına alınarak hızla sömürülmektedir. Bitki örtüsünün tahribi, canlıların yok edilmesi, küresel ısınma, su kıtlığı ve kirlilik bunlardan sadece birkaçıdır. 20. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ekoeleştiri kuramı, tabiattaki büyük tahribatın önüne edebiyat bilimi aracılığıyla geçmeyi amaçlar. Ekoeleştirinin beslendiği kuramlardan olan derin ekoloji ise tabiatı koruma amacıyla yapılan maddi yaklaşımlara zıt görüşler sunarak tabiatı korumanın manevi bakış açısıyla mümkün olabileceğini ifade eder. Bu maksatla dinlerin tabiata yaklaşımlarından faydalanan derin ekoloji; Budizm, Taoizm, Şamanizm gibi mistik öğretilerin de tabiatla ilgili uygulamalarını benimsemiştir.
Tasavvuf adabı, dünya hayatına ve maddi zevklere dalmamayı, tabiata sevgi ve saygı penceresinden yaklaşmayı öğütler. Derin ekoloji ve tasavvuf benzer görüşlerde bulunarak insanın tüketim hırsına maddi eylemlerin değil manevi yöntemlerin çözüm olacağını savunur. Tasavvufun en büyük temsilcilerinden biri de Yunus Emre’dir. Tasavvuf ile yoğurduğu şiirlerinde derin ekolojinin de çalışma alanına giren insan ve tabiat sevgisi, birlik, iyi insan olmak, ahlak, erdem ve doğruluk gibi manevi değerler gelir. Derin ekoloji ve tasavvufun ortak dinamiklerinden yola çıkarak makalede, Yunus Emre’nin şiirleri derin ekoloji bağlamında okunmaya çalışılmıştır. Bu çalışma, ekoeleştiri alanında yeni bir okuma denemesi olup tasavvufun ekolojik potansiyellerine ilişkin yaklaşımlara katkıda bulunma amacı taşır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi uygulanmış; yazılı materyalller sentezlenip yorumlanmıştır. Araştırmada, Yunus Emre’nin şiirlerinin derin ekoloji açısından okunabilir olduğu ve tabiatın sömürüsüne karşı manevi bir yaklaşım sunduğu görülmüştür. Makalenin aynı zamanda iki ayrı felsefeyi disiplinlerarası bir yaklaşımla inceleme açısından önem taşıdığı düşünülmektedir.
Ekoeleştiri, derin ekoloji, tasavvuf, Türk edebiyatı, Yunus Emre